En çok göç alan il hangisi ?

Berhan

Global Mod
Global Mod
Türkiye’de En Çok Göç Alan İl Hangisi? Bilimsel Bir Merakın Peşinde…

Herkese selam,

Bugün uzun zamandır aklımı kurcalayan bir konuyu sizlerle paylaşmak istiyorum: Türkiye’de en çok göç alan il hangisi ve bu durumun ardında hangi dinamikler var? Bu sadece “nüfus arttı” meselesi değil; ekonomi, kültür, psikoloji ve toplumsal yapının birbirine nasıl etki ettiğini gösteren canlı bir laboratuvar adeta. Bilimsel verileri didiklerken fark ettim ki, konu hem sayılarla hem de insan hikâyeleriyle örülü. O yüzden gelin, bu meseleyi hem analitik hem de insani bir yerden birlikte irdeleyelim.

---

1. Göçün Sayılarla Anatomisi

Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) en güncel verilerine göre, en çok göç alan il uzun yıllardır İstanbul. 2024 itibarıyla iç göçle İstanbul’a gelenlerin sayısı 385 bin civarında. Onu Ankara (200 bin) ve İzmir (170 bin) izliyor. Ancak ilginç bir ayrıntı var: İstanbul aynı zamanda en çok göç veren il de. Yani insanlar geliyor ama bir o kadar da gidiyor.

Buna karşın göç oranı bakımından (yani gelenlerin nüfusa oranı) bakıldığında, Antalya, Tekirdağ, Kocaeli, Bursa gibi şehirler öne çıkıyor. Özellikle sanayi ve turizm odaklı şehirlerin, son 10 yılda düzenli olarak net göç aldığını görüyoruz.

Peki neden?

---

2. Ekonomik Çekim: Erkeklerin Veriye Dayalı Analizi

Forumlarda bu konuyu tartışırken erkek kullanıcıların genelde şu tür yorumlar yaptığını fark etmişsinizdir:

> “Kardeşim, göçün tek nedeni ekonomi. İş varsa insan da oraya gider.”

Bu bakış açısı aslında Ravenstein’ın göç yasaları ile oldukça uyumlu. 19. yüzyılın sonlarında geliştirilen bu model, göçün temel nedeninin ekonomik fırsatlar olduğunu savunur. Günümüz Türkiye’sinde bu yasa hâlâ geçerli:

- İstanbul üretim, finans ve hizmet sektörlerinde iş imkânlarıyla dev bir mıknatıs.

- Kocaeli ve Bursa, sanayi yatırımlarıyla istihdam çekiyor.

- Antalya turizm sezonlarında yüz binlerce mevsimlik işçi alıyor.

Yani veri diyor ki: göçün %65’i ekonomik nedenlerle gerçekleşiyor.

Erkeklerin “rasyonel analiz” yönelimi burada kendini gösteriyor; istatistik, gelir seviyesi ve işgücü talebiyle açıklanan bir hareketlilik modeli ortaya koyuyorlar.

Ama insan sadece maaş için mi yer değiştirir?

---

3. Sosyal Dinamikler: Kadınların Empatik Bakışı

Kadın kullanıcıların yorumlarında ise farklı bir yön göze çarpıyor. Onlar göçü sadece ekonomik değil, sosyal uyum, aidiyet ve yaşam kalitesi açısından değerlendiriyorlar.

Örneğin, İstanbul’a gelen bir hemşirenin “Artık sokakta kimse birbirine selam vermiyor” demesiyle, bir annenin “Çocuğuma daha iyi bir eğitim fırsatı sunmak için geldik” demesi arasında derin bir insani bağ var.

Sosyolojik araştırmalar da bunu destekliyor: Göç eden kadınların %40’ı karar sürecinde “çocuğunun eğitimi”ni, %35’i “yaşam kalitesi”ni belirleyici faktör olarak gösteriyor.

Dolayısıyla erkeklerin veriye, kadınların ise sosyal deneyime dayalı bakış açıları, göçün bütününü anlamak için birbirini tamamlıyor.

---

4. Bilimsel Modellerle Göçü Okumak

Göçü analiz ederken iki temel model öne çıkar:

- İtici-çekici faktörler modeli (Push-Pull Model):

Köyden kente göçte itici faktörler (işsizlik, düşük gelir, eğitim eksikliği) ve çekici faktörler (iş imkânı, sağlık hizmetleri, kültürel çeşitlilik) birlikte çalışır.

- Zincir göç modeli:

Bir kişi bir şehre yerleştiğinde, akraba ve arkadaş ağları üzerinden başkalarını da çeker. Bu nedenle, göç bir “bireysel karar” değil, sosyal bir zincirin halkasıdır.

Bilimsel veriler gösteriyor ki, Türkiye’de göç hareketliliği artık yalnızca kırsaldan kente değil, kentten kente biçiminde ilerliyor. Yani 1980’lerin köyden-İstanbul’a göçü, yerini bugün İstanbul’dan Tekirdağ’a, Bursa’ya, Yalova’ya doğru tersine bir akışa bırakıyor.

---

5. Göçün Görünmeyen Yüzü: Kültür ve Kimlik

Göç sadece mekânsal bir değişim değil, kimlik ve aidiyet üzerinde de derin etkiler yaratıyor.

Psikolojik araştırmalar, göç eden bireylerde ilk yıl içinde “yerinden olma sendromu” (displacement anxiety) görülebileceğini söylüyor. Bu durum özellikle büyükşehirlerde toplumsal yabancılaşmayı artırıyor.

Diğer yandan, göçle birlikte kültürel harmanlaşma da artıyor.

Antalya’da bir Karadenizli ile bir Mardinlinin aynı apartmanda yaşaması, sadece demografik bir veri değil, Türkiye’nin kültürel mozaiğini canlı tutan bir olgu.

---

6. Şehirlerin Kimliği: Neden Bazı İller Daha Çekici?

Bir şehrin göç alması, sadece iş imkânıyla değil, algılanan yaşam kalitesiyle de ilgilidir.

Örneğin:

- İzmir, yüksek gelirden çok “yaşam tarzı” nedeniyle göç alıyor.

- Antalya, “iklimsel konfor” ve turizm ekonomisiyle.

- Ankara, “eğitim ve kamu istihdamı” sayesinde.

Bu farklı çekim alanları, göçün artık sadece ekonomik değil, psikolojik ve kültürel bir tercih haline geldiğini gösteriyor.

---

7. Geleceğe Bakış: Akıllı Şehirler ve Yeni Göç Dalgası

Bilim insanları, önümüzdeki 10 yılda göçün yön değiştireceğini öngörüyor.

Yapay zekâ, uzaktan çalışma ve iklim değişikliği, insanların yaşamak istedikleri yerleri yeniden tanımlayacak.

Örneğin, iklim dostu şehirler ve dijital altyapısı güçlü bölgeler yeni çekim merkezleri olacak.

Belki de gelecekte “en çok göç alan il” İstanbul değil, Eskişehir ya da Muğla gibi daha sürdürülebilir şehirler olacak.

---

8. Peki Sizce?

Forumdaşlar, sizce göçü belirleyen asıl faktör ne?

Rakamlar mı, yoksa duygular mı?

Bir şehir “ekonomik fırsatlar”la mı, yoksa “yaşam kalitesi”yle mi insan çeker?

Ve daha da önemlisi, siz hangi şehirde yaşamak isterdiniz – neden?

Veriyle düşünmeyi sevenler için istatistik çok şey söylüyor, ama belki de cevap, her birimizin kalbinde taşıdığı “ev hissi”nde gizli.

---

Son Söz

Türkiye’nin göç haritası, sadece nüfusun değil, zihniyetin de hareket haritasıdır.

Erkeklerin analitik gözlemiyle kadınların empatik sezgisi birleştiğinde, göç olgusunu hem akılla hem kalple okumak mümkün.

Belki de asıl mesele, nereye gittiğimiz değil, gittiğimiz yerde kim olduğumuzdur.